Yavuz Orta – Insan Yenigi

 

 

Insan Yenigi

Efendim, hikayeye gore; bir sabah findik faresi uykusundan uyanir, tatli bir yorgunlukla gerinirken, yuvanin kapisinin onunde sahane bir peynir parcasi gorur. Ama oyle bir peynir ki, farenin ruyasinda bile goremeyecegi kadar guzel. Hemde tam kapinin onunde, hemde ulasmasi cok kolay bir yerde, hemde hic korunmasiz. Birden dusunmeye baslar kucuk fare, sabah sabah bayram degil seyran degil, nerden cikti ki bu peynir. Yani mesafe kisa, peynire sahip olmak icin hersey hazir ve sahip olunacak mukafat ise oldukca buyuk… Bu iste bir insan yenigi (bit yenigi) var deyip, tabiri caiz ise peynire fare’leme atlamaz.

Hikayemizdeki kucuk fare, ayran delisi gibi, kosarak peynir kalibina saldirmaz. Cunku buyuklerinden “bedava peynir ancak fare kapaninda bulunur.” atasozunu sikca dinleyerek buyumustur. Ayrica dogustan sahip oldugu sezgileri de bu isin icerisinde bir is oldugunu kendisine hatirlatmaktadir.

Hikayemizdeki fare, fare iken, temkinli bir davranis sekli sergileyerek peynir parcasina atlamaz iken, nasil oluyorda insanoglu, cogu zaman rastladigi ilk peynir tenekesine jump diye atlayiveriyor. Musadenizle bunun temelinde yatan bir kac konuya deginmek istiyorum;

Birincisini sukursuzluk ve tamahkarlik olarak gormekteyim; Bulundugu duruma sukredemeyen insan hep daha fazlasini istemekte ve daha fazlasina erisebilmek icin ise sahip oldugu degerlerinden taviz vermekte, ustelik buyuk riskleride goze almaktadir. Kolay yoldan zengin olma, kolay yoldan unlu olma, kolay yoldan mevki sahibi olma ugruna alinan riskler bircok insanin hayatini karartmaktadir. Tamahkar insanlar hicbir zaman elinde bulunan ile yetinmeyip daha fazlasina sahip olmak icin, dininden kulturunden benliginden fedakarlik yapar, ancak cogu zaman amaclarina ulassalar bile mutlulugu yakalayamazlar. Atalarimiz, “Tamahkar ile sahtekarin yollari herzaman bir yerlerde kesisir,” diyerek durumu cok guzel ozetlemislerdir. Ornegin biraz parasi olan bir tamahkara, bir sahtekar gelir, senin paran ile filanca ticareti yapalim, paranin degerini bese hatta ona katlariz der, bizim tamahkar da buna evet der ve parasini sahtekara kaptirir. Yani yukaridaki fare kadar temkinli olamaz.

Ikincisi, yetistirilme tarzimizdan kaynaklanan sorunlardir, ulkemiz insani cocuklarini saksidaki cicek gibi buyutmektedirler. Cocuk adam olacak yasa gelene kadar ihtiyac duydugu hersey anne ve babasi tarafindan karsilanmaktadir. Ihtiyac duydugu herseye sahip olan genc 20 yasinda hedefsiz ve amacsiz, kaliverir hayatin ortasinda, hayvanat bahcesinde buyutulmus aslan yavrusunun ormana birakilmasi gibi bir durum yasar. Sahip oldugu bu hamlik ve tembellikle hedeflerine dogal yollardan sahip olamayinca baslar, kolayciliga hazirciliga, etrafta sahtekarlar tarafindan kurulmus binlerce peynir tenekelerinden birinde buluverir kendisini…

 

Halbuki cocuklarimiza kucuk kucuk hedefler gosterek, bu hedeflere ulasmak icin mutlaka bir bedel odenmesi gerektigini ogretmeliyiz. Universiteye hazirlanan gencin odemesi gereken bedelin daha cok calismak ve uykusuzluk oldugunu  atletizmde birinci olmak isteyen ogrencinin odeyecegi bedelin ise terlemek oldugunu anlatmaliyiz. “Anneeee ben susadim.” diye avaz avaz bagiran bir cocuga, bu isin bedelinin mutfaga kadar gitmek oldugunu ogretmeliyiz.

 

Bu konuda deginmek istedigim son nokta ise;  insanlarimizin hayatin temel gayesinden uzaklasmis olmalaridir. Insanlar dunyaya bir amac icin gelmislerdir. Hicbir insan dunyaya zengin olsun, unlu olsun yada makam mevkii sahibi olsun diye gonderilmemistir. Dunya yan gelip yatma yeri degildir. Dunyaya gelis gayemiz kulluktur. Iyi bir kul olmak zengin olmaktan, unlu olmaktan yada makam sahibi olmaktan daha degerlidir. Dogru olmayan yollarla, zengin ya da unlu olmak ugruna atladigimiz peynir tenekesi, sonsuz hayatimizi olumsuz etkileyebilir. Herseyin odenmesi gereken bir bedeli oldugu gibi, sonsuz hayatimizin da bir bedeli oldugunu unutmamamiz dileklerimle yazimi sonlandirmak istiyorum, Saglicakla,

 

Post Author: YavuzOrta

Leave a Reply